Beni Takip Edin !

Türkiye’de 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri 2002 seçimlerinden sonra iktidara gelen AK Parti’nin 7 Haziran 2015’de seçimlerin ardından ilk kez tek başına hükümet kuramadığı bir siyasi iklimde gerçekleşti. Böylesi bir iklimi imkanlı kılan en önemli dinamik Halkların Demokrasi Partisi’nin 7 Haziran seçimine parti olarak girme krarı ve ardından % 13,2 oy alarak meclise dördüncü parti olarak girmesiydi.

Devamını okuyun

2015 genel seçimleri Türkiye siyaseti için bir çok açıdan kırılma noktası oldu. Bunlardan en önemlisi 13 yıl süren tek parti hükümeti döneminin sona ermesidir. Yine bir çok kişinin de dile getirdiği gibi diğer önemli sonuç da HDP’nin barajı aşarak mecliste yer alması. “Bu ikili durumun temel belirleyeni ne oldu” sorusuna herkes kendi penceresinden cevap veriyor. Kimisi cemaat, kimisi Gezi’de başlayan laik hoşnutsuzlukta yaşananların nedenlerini arıyor. Fakat bana göre (ki bu yine paylaşılan bir kanaat) her iki tarihi sonucun en önemli (hatta açık ara) belirleyeni Kürtlerin oylarındaki değişim olmuştur. Dolayısıyla 2014’ten 2015’e siyasal davranışlarda değişen tek şey Kürtlerin oy verme tercihidir. (2011 seçimlerini değil de 2014’ü temel almanın gerekçesi Gezi ve Cemaat’le kavganın bu seçimde karşılığını bulmuş olması ve AK Parti’nin bu iki gelişmede kaybedeceği oyları 2014’te zaten önemli ölçüde kaybetmiş olması). Bu yargıya iki somut göstergeye dayanarak varıyorum.

Devamını okuyun

Seçim günü Urfa’da Ömer isimli bir şahıs bulunduğu sandıktaki oy pusulalarına HDP mührü basıp bu işleminin fotoğraflarını sosyal medya (facebook) hesabından yayımladı. Bu olay sosyal medyada yankı uyandırdıktan sonra ulusal medyada da kendine yer buldu. Fakat oy pusulalarının paylaşıldığı hesapta fotoğrafların altına Ömer’in arkadaşlarından birinin yaptığı yorum siyaset ve ideolojik pozisyonlarımıza dair devasa bir resmi gösteriyordu. Ömer’in arkadaşı fotoğrafın altına aynen şunları yazmıştı: “Bu resmi kaldır heval oylar iptal olabilr çikefe yatacaklar”. Bu cümledeki temel sorunu hemen söyleyeyim, yorumu yazan kişi ilgili durumun doğru olmadığını biliyor ama ahlaki sorunun aktörü olarak yine de rakibini/ötekini göstermekte ısrar ediyor.

Devamını okuyun

A group of Egyptian activists created “the Morsi Meter”, aimed at tracking the then President Mohamed Morsi’s promises. The Morsi Meter listed numerous promises Morsi allegedly made during the presidency campaign. The Morsi Meter turned a historical document after ousting of Morsi by the Egyptian Military. According to this document, Morsi achieved 10 out of his 64 promises during the election campaign. Today, two years after military takeover in Egypt, popular media and even academic papers present the unrealized promises of Morsi as main causes of the transition from democracy to authoritarianism.

Devamını okuyun

‘The author is therefore the ideological figure by which one marks the manner in which we fear the proliferation of meaning”[1]

I wrote a short reply to Survival to criticize Behlül Özkan’s paper on “pan-Islamism” in Turkish foreign policy. He wrote a reply that turned an academic debate into a parody of newspeak and trivial ideological point-scoring. In fact, my main point was very simple: factual, methodological, and ideological distortions weakened the main arguments of his article. Instead of answering my criticisms, he chose to shadow-fight the specters of Ali Balcı as a “subject”, which seems to have haunted his reply. Clearly his priority is not really engaging my criticisms but rather to explain, “Who Ali Balcı really is?” His strategy is based on this false premise: If Balcı is proven to be an “organic intellectual” of the AKP government, there will then be no need to show how his criticisms are wrong.

Devamını okuyun

Dünya Çatışmaları Çatışma Bölgeleri ve Konuları, Cilt 1, Ankara: Nobel Yayınları, 2010, ss. 99-163

Filistin sorunu, yirminci yüzyılda hakkında en fazla söylem üretilen ve bir o kadar da metinsel analizin yapıldığı konuların başında gelir. Söy- lem ve metinler düzleminde yaşanan bu yoğunluk Filistin özelinde yaşanan savaşları, çatışmaları, politik adımları, barış görüşmelerini ikinci planda bırakmıştır. Böylelikle, Filistin sorunu metinlerin (kitaplar, makaleler, gazete yazıları, belgeseller vs.) pratiklerden daha belirleyici bir konumda olduğu ve ‘geçmişin’ metinler yoluyla yeniden inşa edildiği ve tam da bu nedenle hakkında yazılan devasa metinler göz ardı edilerek anlaşılamayacak bir sorundur.

Devamını okuyun

[Blokun Türkiye’den okuyucularına not: aşağıdaki yazı Marmara Üniversitesi’nden Behlül Özkan’ın Survival dergisinde “Türkiye, Davutoğlu ve Pan-İslamcılık Düşüncesi” başlıklı makalesine yönelik bu blogda yazdığım bir eleştiri yazısının genişletilmiş halidir. Eylül 2014’te kaleme alındı ve Survival dergisine cevap olarak gönderildi. Fakat derginin politikası gereği yazı önemli ölçüde kısaltıldı ve “‘Pan-Islamism’ and Ideology” başlığı altında derginin 2015/2 sayısında yayımlanacak. Aşağıda metnin ilk taslak ve de uzun hali mevcuttur]

In assembling the following reply on Behlül Özkan’s recent article ‘Turkey, Davutoglu, and the Idea of Pan-Islamism’ in the journal Survival (2014), I find myself in an awkward position because I generally hold his book based on post-structuralist theory in high regard. It was quite surprising to find out how his article has drifted away from his theoretical background.

Devamını okuyun

İbn Arabi Düşüncesinde Bilgi, Tekerrür ve Güç: Metodoloji Hakkında Bazı Yorumlar

Özet: Bu çalışmanın ana gerekçesi, uluslararası ilişkiler akademisyenlerinin güç çalışmaları üzerine nasıl alternatif bir yöntem geliştirebileceklerine ilişkin tartışmaya katkıda bulunmaktır. Batılı olmayan bağlamda yapılan erken güç ilişkileri kavramsallaştırılmalarına bir örnek olarak İslam mutasavvıfı İbn Arabi önerilmektedir. İbn Arabi’ye göre tekrar edilemezliğin kural olduğu bir dünyada, bir şeyi tefsir yoluyla tekrarlanabilir ve sabit kılmak dünyevi amaçlar için yapılmaktadır. Arabi’nin eseri, “evren”i anlamak için yapılan girişimlerin keyfi birer müdahale olduğunu ve bu müdahalelerin aktörler arasındaki güç ilişkilerini tam anlamıyla yansıttığını ortaya koymaktadır. Bu nedenle, İbn Arabi’nin çalışması Batı-dışı bağlamda bir uluslararası ilişkiler ve dış politika disiplini için sosyolojik ve metodolojik bilimsel sorulara zemin hazırlamaktadır. Argümanları, uluslararası ilişkilerde eleştirel ve postyapısalcı güç kavramlarıyla değerlendirilebilir.

Devamını okuyun

Bülent Aras ve Emirhan Yorulmazlar, Middle East Policy dergisinin Kış 2014 sayısına “Arap Baharı Sonrası Türkiye ve İran: Orta Yolu Bulmak” başlıklı bir makale yazdılar. Arap Baharı sonrası Ortadoğu ikliminde Türkiye ve İran’ın çok sayıda meydan okuma ve tehditle karşı karşıya kaldıklarını ileri süren Aras ve Yorulmazlar, her iki ülkenin de politikalarını yeniden düşünüp ona göre hareket etmeleri gerektiğini öneriyor  (s. 113). Dolayısıyla, her iki ülke için reelpolitik’e bir dönüş olması gerektiğini ve bunun bir tercih değil gereklilik olduğunu savunuyorlar (s. 113). Bölgedeki temel siyasi dinamiklerin nasıl ve neler tarafından şekillendiği noktasında ise şu noktaların altını çiziyorlar;

Devamını okuyun

Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde 2001-2014 yılları arasında kış dönemlerinde yüksek lisans dersi olarak verdiğim Türk Dış Politikası’na Teorik Yaklaşımlar başlıklı dersimin syllabus’u (ders içerik rehberi) aşağıda pdf formatında sunulmuştur. Bu dönem itibariyle (2014-2015 Kış dönemi) bu dersi vermeyi tamamladığımdan dolayı 3 yıllık dersin bir hafızası olması nedeniyle syllabus’u baylaşıyorum.

Devamını okuyun