Beni Takip Edin !

Türkiye’deki yayın teşvik (TÜBİTAK ve üniversiteler), akademik yükseltme (ÜAK ve üniversiteler), ve araştırma üniversiteleri (YÖK) gibi uygulamaların temel amacı, bilimsel üretkenliği ve araştırmacıların uluslararası alandaki etkisini artırmaktır. Bu doğrultuda, yayınların niteliğini ölçmek ve teşvikleri, unvanları ve statüleri adil bir şekilde dağıtmak kritik önem taşımaktadır. Mevcut uygulamalar, büyük ölçüde Web of Science (WoS) dergi etki faktörü (Impact Factor – IF) gibi niceliksel metriklere dayanmaktadır. Ancak, etki faktörünün tek başına bir derginin genel kalitesini, saygınlığını ve o alandaki gerçek etkisini yansıtmakta yetersiz kaldığı, hatta manipülasyona açık olabildiği yaygın bir görüştür. Etki faktörü yüksek olan bir dergi, her zaman en prestijli kurumların tercih ettiği veya alanında çığır açan çalışmaların yayımlandığı bir platform olmayabilir. Özellikle 2010’lu yıllardan itibaren hızla yaygınlaşan açık erişim uygulaması bu sorunu daha akut hale getirmiştir.

Yayınların çok fazla açık olmadığı bir dönemde Türkiye özelinde kurumsallaşan nitelikli yayının ne olduğuna ilişkin ölçütlerin değiştirilmesi gerekmektedir. Bu konuda TÜBİTAK diğer kurumlardan ayrışarak görece daha nitelikli bir ölçüm sistemi getirmiştir. Örneğin ECONOMICS kategorisinde ikisi de Q1 olan JOURNAL OF THE KNOWLEDGE ECONOMY (IF 4,0) ve ECONOMIC JOURNAL (WoS IF, 3,8) dergilerinin ULAKBIM puanlarına bakıldığında puanları farklılaşıyor. 2024 yılı özelinde ilki 0,358 puan iken, ikincisi 3,913 gibi çok daha yüksek bir puana sahiptir. Bu farklılık TÜBİTAK’ın kendine özgü hesaplamasından kaynaklanmaktadır. TÜBİTAK-ULAKBİM bu puanlamayı yaparken, ilk olarak dergileri öncelikle Journal Citation Reports’daki yaklaşık 183 konu başlığı altında gruplandırmaktadır. Daha sonra her grup içinde dergilerin öncelikli olarak Article Influence Score (AIS) değerleri, bu yoksa 5 yıllık veya 2 yıllık etki faktörleri dikkate alınarak bir sıralama yapılır. Bu sıralamada aykırı değerler (ortalamanın iki standart sapma altı ve üstü) 0 ve 100 puana sabitlenerek, diğer dergiler bu aralıkta doğrusal bir dönüşümle 0-100 arasında bir “dergi nihai puanı” alır ve en son bu puan üzerinden nihai MEP değerleri ve teşvik miktarları belirlenir. WoS değerlerini olduğu gibi değil, revize ederek alan bu yaklaşım, ham etki faktörünün ötesinde, dergileri kendi alanları içinde ve daha rafine metriklerle değerlendirme ile sonuçlanır.

TÜBİTAK hesaplamasını bir başka örnek üzerinden yaptığımızda hesaplama makul sonuç vermekten uzaklaşıyor. Örneğin 2025 Nisan ayı itibariyle WoS’tan çıkarılan güncel bir dergi üzerinden gidelim: BIOENGINEERED. WoS veri tabanına göre, BIOTECHNOLOGY & APPLIED MICROBIOLOGY kategorisinde SCIE indeksli ve Q2 olan bu derginin JIF puanı 4,2’dir. Aynı kategoride iki dergi ile kıyasladığımızda BIOINFORMATICS (Q1 ve 4,4 JIF) ve BIOTECHNOLOGY AND BIOENGINEERING (Q2 ve 3,5 JIF), ULAKBIM sadece BIOINFORMATICS dergisini ayrıştırıyor ve ona 3,056 puan verirken diğer iki dergiye 0,7 civarında bir puan veriyor. Açıkçası ULAKBIM WoS’tan atılmayı yeterince öngörememiş ya da daha doğru ifade ile atılma eşiğindeki bir dergiyi yüksek puanlamaya devam etmiş. Niteliği ayırt etme noktasında görece daha iyi bir değerlendirme sistemi olsa da TÜBİTAK-ULAKBİM’in puanlamasında dahi nitelik sorunu olan dergiler nitelikli kategorisine sızabiliyor.

Bugün hala nitelik ayrımı kriterlerini revize etmeye ihtiyaç duyulduğu açık bir şekilde ortadadır. TÜBİTAK-ULAKBİM’in hesaplaması görece karmaşık ve niteliksiz dergilerin nitelikli kategorisine sızabilmesi olasıdır. Bu nedenle aşağıda alternatif bir ölçüm yöntemi öneriyorum. Sadece atıf sayılarını değil, aynı zamanda bir dergide yayın yapan kurumların akademik dünyadaki saygınlığını da dikkate alan bu yöntem, daha bütüncül, niteliği koruyan bir değerlendirme yöntemidir. Bu yöntemin en önemli açığı nitelikli üniversiteler arasına yeterince üye dahil edemeyen ülkelerde yapılan o ülkelere özgü ilgi alanlarıdır. Buna en iyi örnek saha çalışmalarıdır. Örneğin NEW PERSPECTIVES ON TURKEY dergisinde doğal olarak Türkiye ağırlıklı akademisyenlerin yayın yaptığı dikkate alınırsa, Amerika’nın ilgisini çeken bölgelere odaklanan dergilere göre daha dezavantajlı bir konumu olacaktır. Örneğin PACIFIC AFFAIRS dergisi ile kıyaslandığında Türkiye odaklı bir dergi önemli dezavantaj içerecektir. TÜBİTAK-ULAKBİM’in hesaplaması bizim önerdiğimiz yöntemden daha iyi bir sonuç üretip bu adaletsizliği ortadan kaldırmaktadır. Fakat bu açıklık çok fazla bilim kategorisi için geçerli değildir. Bu tür kategorilere ilişkin alternatif bir ekleme (TÜBİTAK-ULAKBİM yönteminin uygulanması gibi) yapılarak bu yöntemin temel açığı çözülebilir.

Önerilen Sistem

Önerdiğimiz yeni sistem, dergi puanlamasını mümkün olduğunca sadeleştirerek iki temel ve birbirini tamamlayan unsurun çarpımına dayandırır:

Etki Faktörü (EF): Derginin Web of Science tarafından sağlanan güncel ve ham etki faktörü.

Kurumsal Katkı Oranı (KKO): İlgili dergide yayınlanan makaleler arasında, Times Higher Education (THE) veya QS World University Rankings gibi uluslararası kabul görmüş saygın sıralamalarda ilk 150’de yer alan üniversitelerden (bu ilk 200 olarak da revize edilebilir) gelen yayınların toplam yayınlara oranıdır. Bu oran, derginin dünyanın en iyi araştırma kurumları tarafından ne ölçüde tercih edildiğini, dolayısıyla bir nevi “prestij filtresi” işlevi gördüğünü gösterir.

Bu iki unsurun çarpımı, bir derginin akademik teşvik sisteminde esas alınacak Ayarlanmış Etki Faktörü (AEF) puanını belirler. Dolayısıyla hesaplanması çok basittir ve şu şekilde aktarılabilir: Ayarlanmış Etki Faktörü (AEF) = Etki Faktörü (EF) × Kurumsal Katkı Oranı (KKO).

Kurumsal Katkı Oranı (KKO) Nasıl Hesaplanır?

Belirli bir yıl içinde bir dergide yayımlanan tüm makaleler incelenir. Bu makalelerin yazarlarının bağlı olduğu kurumlar (author affiliations) tespit edilir. Bu kurumlardan kaç tanesinin THE veya QS gibi sıralamalarda ilk 150’de yer aldığı belirlenir. İlk 150 üniversiteden gelen yayın sayısının, o dergideki toplam yayın sayısına bölünmesiyle KKO elde edilir. Örnek: Bir dergide yıl içinde yayımlanan toplam makale sayısı: 1.000; Bu makalelerden, yazarları ilk 150’de yer alan üniversitelere bağlı olanların sayısı: 300; Kurumsal Katkı Oranı (KKO): 300 / 1.000 = 0.30. WoS sistemi bunun kolaylıkla hesaplanmasına imkân sağlıyor. İlk olarak 2024 yılı içinde tüm SSCI, SCIE ve AHCI yayımları topladıktan sonra bunların dergilere göre dağılımını indirebiliyoruz. Ardından “affiliation” kısmına ilk 150 üniversitenin WoS’daki isimlerini “or” ile ayırarak yazıyoruz. Tekrar çalışmaların dergilere göre dağılımını indirdiğimizde kurumsal katkı oranları kolaylıkla hesaplanabiliyor.

Örnek Hesaplama (Teorik)

Aşağıdaki teorik örnek, sistemin nasıl işlediğini göstermektedir:

Dergi AdıEtki Faktörü (EF)İlk 150 Üniversite Yayın Oranı (KKO)Ayarlanmış Etki Faktörü (EF x KKO)
Journal A6.0000.503.000
Journal B4.0000.903.600
Journal C8.0000.201.600

Bu tabloda görüldüğü gibi, Journal B’nin ham etki faktörü Journal A’dan düşük olmasına rağmen, en iyi üniversitelerden çok daha yüksek oranda yayın çektiği için Ayarlanmış Etki Faktörü daha yüksek çıkmıştır. Journal C ise yüksek bir etki faktörüne sahip olmasına rağmen, düşük KKO nedeniyle AEF değeri önemli ölçüde düşmüştür. Bu durum, sistemin sadece popülerliğe değil, aynı zamanda akademik prestije de önem verdiğini gösterir.

Önerinin Bazı Örnekler Üzerinden Analizi

Şimdi, önerimizin gerçek verilerle nasıl sonuçlar üretebileceğini, aşağıdaki tablo üzerinden inceleyelim. “Adjusted JIF” sütunu “WoS JIF” (Etki Faktörü) ile KKO çarpılarak elde edilen, bizim önerdiğimiz “Ayarlanmış Etki Faktörü (AEF)” değerini temsil etmektedir.

Ayarlanmış Etki Faktörü (AEF), ham Dergi Etki Faktörü’ne (JIF) kıyasla, dergilerin bilimsel etkisini değerlendirmede potansiyel olarak daha katmanlı bir perspektif sunmaktadır. Bu durum, özellikle Kurumsal Katkı Oranı (KKO) gibi ek metrikleri dikkate aldığında belirginleşir. Örneğin, PSYCHOLOGICAL SCIENCE dergisinin WoS JIF değeri 4,8 gibi yüksek bir seviyededir. Ancak derginin KKO’su da 0,73 gibi oldukça yüksek bir orana sahiptir; bu, yayınlarının önemli bir bölümünün (%73) dünyanın önde gelen (örneğin, uluslararası sıralamalarda genellikle ilk 150’de yer alan) üniversitelerinden kaynaklandığını göstermektedir. Bu durum, derginin sadece genel atıf sayısının yüksek olmadığını, aynı zamanda akademik prestiji yüksek, araştırma yoğun kurumlar tarafından da yoğun bir şekilde tercih edildiğini ve bu kurumların bilimsel çıktısına önemli bir platform oluşturduğunu ima eder. ULAKBIM sistemi BMC PSYCHOLOGY dergisi bir puan rapor etmiyor. Bunun sebebini bilmiyoruz ama 2025 yılı için 37000 TL ödeme öngörüyor. Bu rakam, BRITISH JOURNAL OF SOCIAL PSYCHOLOGY öngördüğü ödeme miktarı ile aynıdır. Buradan hareketle iki dergiyi de aynı kategoriye koyduğunu söyleyebiliriz. Bu dergiyi bir kenara bırakırsak, burada önerdiğimiz yöntemin çıktıları ile ULAKBIM’in puanları önemli ölçüde örtüşmektedir. Dolayısıyla sonuçlar, JIF ve Etki Faktörü gibi WoS’un ham puanlarını tek başına kriter olarak almanın temel problemini açık bir şekilde gösteriyor. Türkiye’deki birçok kurum bu ham değerler üzerinden işlem yaptığı için nitelikli çalışmaları ödüllendirme noktasında sorun yaşıyor.

Psikoloji alanı ile benzer şekilde başka disiplinlerde aynı çıktı ile karşılaşıyoruz. Örneğin, siyaset bilimi alanında, AMERICAN POLITICAL SCIENCE REVIEW (WoS JIF: 5,9) çok yüksek bir KKO’ya (0,70) sahiptir, bu da AEF’sini (4,16) hala çok yüksek tutar. Bu, derginin hem atıf hem de prestij açısından zirvede olduğunu teyit eder. Benzer şekilde JOURNAL OF PEACE RESEARCH (WoS JIF: 3,4) de yüksek bir KKO (0,60) ile AEF’sini (2,05) saygın bir seviyede tutar. Ancak HUMANITIES SOCIAL SCIENCE COMMUNICATIONS (WoS JIF: 3,7) dergisinin KKO’su (0,20) daha düşüktür, bu da AEF’sini (0,76) önemli ölçüde aşağı çeker. Bu, ham JIF’e göre benzer görünen dergiler arasında niteliksel bir ayrım yapmamızı sağlar. Bu dergilerin ULAKBIM puanları buradaki ölçme yönteminin yaptığı düzeltme ile önemli ölçüde paralellik göstermektedir. Ekonomi alanındaki JOURNAL OF THE KNOWLEDGE ECONOMY (WoS JIF: 4) örneğine baktığımızda bu derginin ham JIF’inin oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Ancak KKO’su sadece %5 (0,055) civarındadır. Yani, bu dergide yayınlanan makalelerin çok küçük bir kısmı dünyanın en iyi 150 üniversitesinden gelmektedir. Önerdiğimiz sistemde AEF’si 0,22’ye karşılık gelmektedir. Bu durum alanın saygın dergilerinden ECONOMIC JOURNAL’u düşük JIF tuzağından korur. İki dergi AEF etkileri üzerinden kıyaslandığında JIF oranı düşük olmasına rağmen ECONOMIC JOURNAL’un çok daha yüksek etkisi olduğu görülebilir.

Önerilen yöntemin en temel sorunu bazı araştırma kategorilerinde etkin/sağlıklı sonuç vermemesidir. Saha çalışmalarının yanı sıra, ulusal hukuk dergileri, ulusal dil ve edebiyat dergileri, yerel ve ulusal tarih dergileri, teoloji ve din araştırmalarında önerilen yöntemin benzer bir eksiklik problemi vardır. Sayısal alanlarda bu sorun pek görülmese de belli bir coğrafyaya odaklanan sosyal bilim dergilerinde ilave bir ölçüm sistemine ihtiyaç vardır.

İstatistiki Test

MEP’in akademik dergilerin gerçek değerini yansıtma kapasitesini değerlendirmek amacıyla, MEP ile AEF (2023JIF_d) ve ham etki faktörü (2023JIF) arasındaki ilişkiler korelasyon analizleriyle test edilmiştir. MEP ile AEF arasında hem doğrusal (Pearson r = 0.86) hem de sıralama temelli (Spearman ρ = 0.85) oldukça güçlü bir ilişki saptanmıştır (p < 0.001). Bu bulgu, MEP’in AEF ile yüksek oranda tutarlı çalıştığını ve benzer bir değerleme mantığını yansıttığını göstermektedir. Buna karşılık, MEP ile ham etki faktörü (2023JIF) arasındaki ilişki daha düşüktür. Pearson korelasyon katsayısı 0.84 ile güçlü bir doğrusal ilişkiye işaret etse de, Spearman sıralama katsayısının 0.77 düzeyinde kalması dikkat çekicidir. Bu durum, MEP’in yalnızca JIF’i yeniden ölçeklendirmekten öte, bazı dergilerin sıralamadaki yerini bilinçli şekilde yeniden düzenlediğini göstermektedir. Özellikle uç değerli JIF’lerin baskın etkisini törpüleyen MEP, daha dengeli ve karşılaştırılabilir bir sıralama sunmaktadır. Bu sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde, MEP’in AEF’ye daha yakın bir yapıda olduğu, buna karşılık ham JIF’e göre daha bağımsız ve düzeltici bir rol oynadığı söylenebilir.

Bir derginin yıllık yayınladığı makale sayısının (RecordCount) yüksekliğinin nitelikten çok niceliğe dayalı yayın politikasının göstergesi olduğu ön kabülünden hareketle bu üç ölçümü (MEP, 2023JIF ve 2023JIF_d) karşılaştırabiliriz. Temel varsayım, AEF olarak adlandırılan 2023JIF_d değişkeninin dergi niteliğini daha doğru biçimde yansıttığı yönündedir. Bu doğrultuda kurulan çoklu OLS regresyon modelinde, RecordCount bağımlı; MEP, 2023JIF ve 2023JIF_d ise bağımsız değişkenler olarak dahil edilmiştir. Sonuçlar, 2023JIF ve MEP’in makale sayısıyla pozitif ve anlamlı ilişkiler gösterdiğini (β = 67.4 ve 22.0; p < 0.01) ortaya koyarken, 2023JIF_d’nin (AEF) etkisi negatif ve oldukça güçlüdür (β = –127.3, p < 0.001). Bu durum, ham JIF ve MEP gibi ölçütlerin yayın hacmiyle paralel seyredebileceğini, buna karşın AEF’nin yüksek olduğu dergilerin görece daha az fakat seçici yayın yapan dergiler olduğunu göstermektedir. Bu bulgu, AEF’nin yalnızca sayısal etkiyi değil, alanlar arası dengeyi ve yayın hacmini dikkate alan bir kalite ölçütü olarak, nitelikli dergileri ayırt etme konusunda daha güçlü bir araç olduğu varsayımını desteklemektedir.

Kullanılan veri setini indirmek için tıklayınız.

Önerilen Yöntemin Avantajlar

  1. Daha Kapsamlı ve Nitelik Odaklı Değerlendirme: Sistem, tek başına atıf sayısının ötesine geçerek, yayınların yapıldığı kurumların kalitesini ve dolayısıyla derginin akademik ekosistemdeki saygınlığını da ölçer.
  2. Stratejik Dergi Seçimini Teşvik Etme: Araştırmacıları, sadece kolay yayın yapılabilecek veya kısa vadede yüksek atıf alabilecekleri dergilere değil, aynı zamanda alanlarında gerçekten saygın, uluslararası kabul görmüş ve en iyi kurumlar tarafından tercih edilen dergilere yönlendirir.
  3. Etki Faktörü Manipülasyonlarına Karşı Artan Direnç: Sadece etki faktörünü yapay olarak yükseltmeye yönelik çabaların (self-citation, citation cartels vb.) etkisini, KKO filtresi sayesinde sınırlar. Bir derginin KKO’sunu manipüle etmek çok daha zordur.
  4. Adil Rekabet Ortamı: Farklı disiplinlerdeki veya farklı yayın geleneklerine sahip dergiler arasında daha adil bir karşılaştırma imkânı sunabilir; çünkü KKO, bir derginin kendi alanındaki en iyi kurumlar nezdindeki çekiciliğini yansıtır.

Sonuç

Önerilen Ayarlanmış Etki Faktörü (AEF) sistemi, Türkiye’deki akademik yayın teşvik sistemini niceliksel bir ölçümden ziyade niteliksel ve prestij odaklı bir zemine oturtmayı hedefler. Bu yaklaşım, akademik görünürlüğü yüksek ancak en seçkin kurumlarca daha az tercih edilen dergiler ile, etki faktörü görece daha düşük olsa da alanında en saygın üniversiteler tarafından yoğunlukla kullanılan dergiler arasında daha adil bir denge kuracaktır. Sonuç olarak, araştırmacılarımızı gerçekten değerli ve uluslararası alanda saygınlık kazandıracak yayınlar yapmaya teşvik ederek, Türk biliminin uluslararası etkisini ve kalitesini artırmaya önemli bir katkı sunacaktır. Bu sistem, daha stratejik, adil ve kaliteyi merkeze alan bir teşvik ortamına imkan sağlar.

Etiketler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.