Sabah, 25 Temmuz 2015
Abdullah Öcalan’ın 1999’da yakalanmasından sonra AB üyeliği perspektifi ile Türkiye, çok sayıda demokratik reformu hayata geçirdi ve kuruluşundan itibaren Kürt haklara yönelik yasaklayıcı pozisyonundan önemli ölçüde geri adım attı. Bu reformların devam ettiği bir ortamda 2004 yılında PKK yeniden silahlı mücadeleye döndü ve Türkiye’deki hedeflere saldırılar başlattı. Bu çelişkiyi Lyola Üniversitesi’nden Güneş M. Tezcür şu şekilde açıklıyor: isyancı örgütlerin kendi etnik tabanı üzerinde rekabete açık olması (örneğin AK Parti’nin Kürt oylara talip olması ve Kürt çoğunluktaki bölgelerde oylarını Kürt parti aleyhine artırması), bu örgütleri hayatta kalma stratejisi olarak radikalleşmeye iter. Zira silahtan arınıp ve normal bir politik zemine çekildiğinizde etnik tabanınızdan gelen desteği paylaşmanın ve başka bir politik harekete kaptırmanın riskini almış oluyorsunuz.
Devamını okuyun