Beni Takip Edin !

NOTE: the following text is the translation of my comment titled as “İki kanıtın hikâyesi: Amerika Türkiye’den neden ‘kanıt’ ister?”

In October 2001, the United States called on the Taliban administration in Afghanistan to hand over al-Qaeda leader Usame bin Laden, whom he held responsible for the September 11 attacks. To show the seriousness of this call, the US began bombing Afghanistan. On the eighth day of the bombing, Afghanistan’s Deputy Prime Minister Hadji Abdulkadir announced that bin Laden would be sent to a third country if the United States would stop the bombings and pass on evidence that bin Laden was behind the attacks of September 11th. The statements of US President George Bush on this proposal were as follows: “there’s no need to discuss innocence or guilt. We know he’s guilty. Turn him over. If they want us to stop our military operations, they’ve just got to meet my conditions. Now, when I said no negotiation, I meant no negotiation… There’s no negotiation— they must have not heard—there’s no negotiation. This is nonnegotiable… There’s nothing to negotiate about.”

Devamını okuyun

Türkiye-AB arasındaki ilişkilere odaklanan bu çalışma,2000’lerin ilk on yılı boyunca söz konusu ilişkilerin Türkiye iç siyaseti bağlamında nasıl bir karşılık bulduğu sorusunun etrafında dönmektedir. Dış poli- tikanın içerideki farklı bloklar arasında işleyen iktidar ilişkisinden ba- ğımsız düşünülemeyeceği varsayımından yola çıkılarak AB ile ilişkile- rin İslamcı, laik ve Kürt bloklar temelinde nasıl anlaşılabileceği konusu inceleniyor.

Devamını okuyun

2014 Güz döneminde ilk kez verdiğim İngilizce Uluslararası İlişkilere Giriş dersi için hazırladığım ders içeriği aşağıda pdf olarak mevcut. Hali hazırda 2016 Güz döneminde bu dersi ikinci kez veriyorum. 

Devamını okuyun

Avatar2009

Hayal Perdesi, Ocak-Şubat 2010, ss. 134-137

Sinemaseverlerin Terminatör ve Titanik gibi filmlerden hatırlayacağı James Cameron’un yönetmenliğini yaptığı Avatar 230 milyon dolarla sinema tarihinin en pahalı filmlerinden biri. Genel kanı özellikle görsel anlamda sinemaya getirdiği yeniliklerle filmin bir dönüm noktasını temsil ettiği yönünde. Fakat filmin sadece bu yönüyle bir devrim olduğunu söylemek filme haksızlık olur. Film aynı zamanda Hollywood’daki hâkim ideolojiye getirdiği başka bir yenilikle de devrimsel karakter taşıyor.

Hikâyeye göre, dünyalılar Pandora isimli bir gezegende koloni kurmuş ve dünyanın enerji açığını buradan dünyaya transfer ettikleri madenler kanalıyla gidermektedirler. Gezegenin kaynaklarına ulaşma noktasında bu gezegende yaşayan yerliler problem teşkil etmektedir ve bunları bir problem olmaktan çıkarma noktasında dünyalılar bazı teknikler geliştirmiştir. Bu tekniklerin başında yerlilerin benzeri klonlar üreterek bunları yerlilerin arasına göndermek gelmektedir.

Devamını okuyun

Sabah, 10 Eylül 2016’da yayımlanan yazının (kısaltılmamış) orjinal hali.

alibalci_solpkkopenDemocracy web sayfasında 20 Ağustos 2016 tarihinde Suriyeli bir Kürt olan ve iç savaş nedeniyle ülkesinden ayrılmış Cihad Hammy, “Türkiye’de Siyasetin İki Vizyonu: Otoriter ve Devrimci” başlıklı bir yazı yayımladı.[1] Yazının bir yerinde Hammy aşağıdaki cümleleri kuruyor: “Bugün Türkiye’de iki vizyonun rekabetine şahit oluyoruz. Bir tarafta Erdoğan Carl Schmitt’in siyasi çizgisini izlerken [yazıda Schmitt Hitler rejiminin tutkulu savunucusu olarak tanıtılıyor], diğer tarafta Erdoğan’ın siyasetine külliyen karşı olan radikal siyasete eğilimli olanlar. 1999’dan beri İmralı hapishanesinde yapayalnız tıkılı olmanın zor koşullarına rağmen, Kürdistan İşçi Partisi’nin ideolojik babası ve düşünür Öcalan, Hannah Arent ve Murray Bookchin gibi filozofların düşüncesinden devşirdiği devrimci siyaset kavramını geliştirdi. Bu tarz siyaset Kuzey Kürdistan’daki (güney doğu Türkiye) ve Rojava’daki Kürt Özgürlük Hareketi tarafından hayata geçirilmektedir. Onların devrimci siyaseti ulus-devlete meydan okuyan ikili bir iktidar yaratmayı amaçlamaktadır: tabanda gelişen meclislerce işleyen devlete ait olmayan bir kamusal alan ve bunla bir arada bulunan yüz yüze direkt demokrasi yoluyla halk tarafından seçilen demokratik belediyelerin konfederasyonu.”

Devamını okuyun

2004 yılında Sakarya Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünde Doktora programında ilk dönem aldığım “Demokrasi Teorisi” dersi kapsamında hazırladığım ders ödevinin başlığı “Kapitalizm Demokrasi İlişkisinde Eşitlik Sorunu” idi. Prof. Dr. Davut Dursun’dan aldığım bu ders teorik olması nedeniyle epey keyif aldığım derslerden biri olmuştu. Yıllar sonra, yaklaşık 12 yıl sonra ödev tekrar elime geçince tarayıp kişisel web sayfama yüklemek istedim. Sonra demokrasi kuramlarını epey ihmal edip şartların da gereği başka akademik maceralara atıldık.

Devamını okuyun

Derin Tarih, Sayı: 53, Ağustos 2016, ss. 76-79

Konuşan: Munise Şimşek

Giriş: Askerî darbe geçmişi oldukça kabarık bir ülke Türkiye. Buna rağmen ekonomik durumunu düzeltmiş, demokratikleşme yolunda önemli adımlar atmış, halkının refahını yükseltmiş ülkemizde darbe beklentisi neredeyse yok gibiydi. Buna rağmen gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız oluşunun sebeplerini Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Ali Balcı ile konuştuk.

Devamını okuyun

serbestiyet.com, 10 Ağustos 2016

2001’in Ekim ayında ABD, 11 Eylül saldırılarından sorumlu tuttuğu el-Kaide lideri Usame bin Ladin’in kendisine teslim edilmesi yönünde Afganistan’daki Taliban yönetimine çağrıda bulundu. Bu çağrısının ciddiyetini göstermek içinse Afganistan’ı havadan bombalamaya başladı. Bombardımanın sekizinci gününde Afganistan Devlet Başbakan Yardımcısı Hacı Abdulkadir, ABD’nin bombalamaları durdurması ve bin Ladin’in 11 Eylül saldırılarının arkasında olduğuna ilişkin kanıtları kendilerine iletilmesi halinde bin Ladin’in üçüncü bir ülkeye gönderileceğini açıkladı. Bu teklif üzerine dönemin ABD Başkanı George Bush’un ifadeleri şunlar oldu: “Müzakereye gerek yok, tartışma olmayacak. Onlara ne yapmaları gerektiğini tam olarak söyledim. Masumiyet ve suça ilişkin bir tartışmaya girmenin anlamı yok. Onu iade edin. Şayet askeri operasyonlarımızı durdurmak istiyorlarsa, tek yapmaları gereken bizim koşullarımızı yerine getirmek… Müzakere yok diyorsam bu müzakere yok demektir. Müzakere yok, belki duymamış olabilirler, müzakere yok. Bu müzakere edilemezdir… hakkında müzakere edilecek bir şey yok.”

Devamını okuyun

Insight Turkey Vol. 17 / No. 1 / 2015, pp. 9-18

It is widely accepted that identities are stable and they are one of the main motivations for alliance formations. The recent political fight between the AKP and the Gülen movement, however, provides a rich case for those who claim the contrary. Rather, as this political fight proved, it is the power struggle that shapes relations between different actors. This article is a bold attempt to explain the role of power relations in this political fight with a special focus on the AKP’s relations with Iran.

Devamını okuyun

Tuncay Kardaş and Ali Balci, middleeastmonitor.com, July 29, 2016

In an article for the New York Times, the man behind the recent coup attempt in Turkey, Fethullah Gülen, wrote the following: “At a time when Western democracies are searching for moderate Muslim voices, I and my friends in the Hizmet movement have taken a clear stance against extremist violence, from the Sept. 11 attacks by Al Qaeda to brutal executions by the Islamic State to the kidnappings by Boko Haram.” He defines his movement as a “moderate Muslim voice” compared to the violent “Islamic” movements all around the world. Such a definition has spread in academic and public discourses in the West, particularly since the 9/11 attacks. Some influential book titles on this topic reflect the trend: “Toward an Islamic Enlightenment: The Gülen Movement”; “Islam and Peacebuilding: Gülen Movement Initiatives”; “The House of Service: The Gülen Movement and Islam’s Third Way”; and so on.

Devamını okuyun

15 Temmuz darbe girişimini bastırmak için hayatını feda edenlerin hatırasına..

Herkes muhakkak gör deyince dayanamayıp Amasya’ya gitmek istemiştik: ben, eşim ve üç yaşında kızım. Gittik de ve ülkedeki bu olağanüstü kenti neden daha önce görmedik diye hayıflanarak geri dönüyoruz. Kısa bir Ilgaz dağı arası sayılmazsa aralıksız 6 saatlik araç kullanmanın yorgunluğuyla Düzce yakınlarındaki dinlenme tesisinde ihtiyaç molası verip yola devam etme niyetindeydim. Tesisin içine girdiğimde 5-10 kişilik bir kalabalığın televizyon ekranına baktığını görünce yaklaştım. Boğaz köprüsü üstündeki tanklar görüntüdeydi ve haber bunların neden orada olduğunu açıklamıyordu. İzleyenlerden birine sordum, cevap kısa ve anlaşılabilirdi: belli değil, galiba ihbar alınmış olabilir.

Devamını okuyun

Aşağıda Ortadoğu Analiz derigisi için Kasım 2014 itibariyle belli aralıklarla kaleme aldığım temel ilgi konuları Ortadoğu ve postkolonyalizm olan yazılar mevcut. Künyelerini gördüğünüz yazıları yanlarında olan PDF linkine tıklayarak okuyabilirsiniz.

Devamını okuyun