Beni Takip Edin !

Son 10 yıldır sosyal bilim dünyası bir “etki faktörü çağı”na geçmiş durumda. Bu etki faktörünü ölçen üç tane saygın kurum mevcut. Birincisi Scimago Journal & Country Rank yani kısa adıyla SJR olsa da Türkiye sosyal bilimcileri arasında pek popüler olduğunu söylemek zor. SJR üyelik istemeksizin derilerin adını girip etki faktörlerini alan içindeki yerlerini görebiliyorsunuz. İkincisi ise GoogleScholar ve bu da SJR gibi üyelik istemeksizin her yıl yayımladığı dergi kategorilerinde size dergilerin sıralamasını gösteriyor. Fakat SJR’den farklı olarak GoogleScholar çöp dergilerde yapılan bütün atıfları dikkate aldığı için biraz tartışmaya açık bir sıralama sunuyor.

Devamını okuyun
18
Temmuz
2018

Babam bu dünyadan ayrılalı 12 gün oldu. Ömrü boyunca hep yaptığı gibi, gündelik işlerin tam ortasında alelacele bir şekilde inandığı ve iman ettiği asıl yurduna göç etti. 5 Temmuz 2018’de 62 yaşındaydı… içindeki yaşama sevinci ise 20lerinde…

Devamını okuyun

Künye: Ali Balcı ve İsmail Akdoğan, “Bağdat ve Erbil Arasında: Irak’ta Denge Siyaseti”, Der: Kemal İnat, Ali Aslan ve Burhanettin Duran, Ak Parti’nin 15 Yılı: Dış Politika, (İstanbul: SETA Yayınları, 2017), ss. 263-280

Devamını okuyun
13
Aralık
2017

Aydınlık gazetesi ve bu gazetenin haber sitesinde 12.12.2017 tarihinde şahsımla ilgili olarak, “Devletten aldığı bursla PKK’yı öven kitap yazdı” başlıklı haber yayınlanmıştır. Bu haber, sonrasında, ulusal ve yerel medyada da yer almıştır. Sosyal medya platformlarında da (twitter vs.) dolaşıma giren bu haber üzerinden şahsıma tehdit ve hakaret dolu çok sayıda yorumun yapıldığı bir kamusal linç süreci tetiklenmiştir. 

Devamını okuyun

Türkiye’de üniversiteler söz konusu olunca en çok tartışılan konulardan birisi “merkezi doçentlik sınav sistemi” oldu ve nihayet ciddi bir reform (!) ihtimali ortaya çıkmış durumda. Üstelik üniversiteleri kategorik ayırma fikrinin hafiften uc verdiği bir ortamda. Aşağıda “atama ve yükselteme kriterlerine yönelik  nasıl bir reform” sorusuna tartışmaya açık bazı önerilerimi sıralıyorum. Başlıktaki “yasa” kelimesinin anlam ve önemi üzerine fazla bir şey söylemeye gerek yok. Basitçe ifade etmek gerekirse, yasanın olmadığı yerde keyfilik hüküm sürer. Keyfilik de nadiren iyidir. 

Devamını okuyun

Çok sorunları var elbet. Bu yazıda bahsedeceğim soruna gelmeden önce daha önemsenmesi gereken sorunlar olduğunu da düşünebilirsiniz. Hatta “bu da sorun mu hoca!” diyebilirsiniz. Lakin ben öyle düşünmüyorum. Bu bahsedeceğim sorun tüm sorunların, hatta sorunları çözümsüzlüğe mahkûm eden sefaletin çok temel semptomlarından birisi.

Devamını okuyun

Aşağıdaki içerik, 2016-2017 ders döneminde Türk Dış Politikası dersi sırasında hazırladığım görsellerden oluşmaktadır. Görsellerdeki metin/analiz kısmı “Türkiye Dış Politikası: İlkeler, Aktörler ve Uygulamalar”, (Alfa Yayınları, İstanbul, 2017) başlıklı kitabımdan ve kitabın Etkileşim Yayınları tarafından yayımlanan önceki baskısından aktarılmıştır. Önemli bir kısmı kitabın eski baskısından kullanıldığı için  detaylı okuma yapmak isteyenler kitabın Alfa baskısını temin edebilirler. Görsel materyaller için Milliyet, Cumhuriyet, Ulus, Yeni Şafak ve Hürriyet başta olmak üzere çeşitli gazetelerden yararlanılmıştır. Ayrıca görsellerde gazete kupürleri dışında harita, karikatür ve liderlerin fotoğrafları da kullanılmıştır. Veriler içeren tablolar ise kaynak belirtilmediği sürece tarafımdan hazırlanmıştır.

Devamını okuyun

Aşağıdaki notlar 2011 yılı Mayıs ayında karalanmıştır.

1915 olaylarının devlet diline dâhil olduğu ilk tarih 1973’e kadar geriye gider. Dönemin Dışişleri Bakanı Haluk Bayülgen 14 Şubat günü Mecliste yaptığı bir konuşmada “Topluca yaşadıkları Fransa, Lübnan, Amerika, Brezilya gibi ülkelerde son yıllarda birtakım aşırı ruhlu Ermeni unsurlarının tahrikiyle 1915, sözde, Ermeni katliamını tel’in etmek amacına yönelen birtakım kitabeler, abideler, anıtlar dikilmesine tevessül olunmuş bulunmaktadır” ifadelerini kullanmıştır. Bayülgen bu açıklamayı Marsilya’da açılan bir Ermeni anıtı kapsamında yapmış ve Fransa’dan “karşılıklı derin hisler şeklinde mevcut olan Türk-Fransız dostluğuna gölge düşürebilecek bu gibi hareketlere meydan vermeyecek tedbirleri almasını” talep etmiş ve tepki olarak Fransız Büyükelçisinin Türkiye’ye çağrıldığını belirtmiştir.

Devamını okuyun

31 Aralık 2016 tarihli 3. mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan yeni Akademik Teşvik Ödeneği bir önceki yıla göre bazı önemli deşişiklikler içermektedir. Başlıcaları aşağıdaki gibidir. (2015 yılında yayımlanan teşvik ödeneğini buraya yıklayarak inceleybilirsiniz.)

Devamını okuyun

Sabah, 25 Temmuz 2015

Abdullah Öcalan’ın 1999’da yakalanmasından sonra AB üyeliği perspektifi ile Türkiye, çok sayıda demokratik reformu hayata geçirdi ve kuruluşundan itibaren Kürt haklara yönelik yasaklayıcı pozisyonundan önemli ölçüde geri adım attı. Bu reformların devam ettiği bir ortamda 2004 yılında PKK yeniden silahlı mücadeleye döndü ve Türkiye’deki hedeflere saldırılar başlattı. Bu çelişkiyi Lyola Üniversitesi’nden Güneş M. Tezcür şu şekilde açıklıyor: isyancı örgütlerin kendi etnik tabanı üzerinde rekabete açık olması (örneğin AK Parti’nin Kürt oylara talip olması ve Kürt çoğunluktaki bölgelerde oylarını Kürt parti aleyhine artırması), bu örgütleri hayatta kalma stratejisi olarak radikalleşmeye iter. Zira silahtan arınıp ve normal bir politik zemine çekildiğinizde etnik tabanınızdan gelen desteği paylaşmanın ve başka bir politik harekete kaptırmanın riskini almış oluyorsunuz.

Devamını okuyun

Berkan Öğür, Zana Baykal, Ali Balcı “Kuzey Irak – Türkiye İlişkileri: PKK, Güvenlik ve İşbirliği, Ekonomik ve Siyasi Boyutları”, Sakary Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORMER), Rapor No: 1 Ağustos 2014

Devamını okuyun

The following text is the translation of this paper (“İŞİD ve Doğu’yu Kuşatan ‘Barbarlık’: Batı’nın Yeni Temsil ve Yönetim Stratejilerine Dair”, Ortadoğu Analiz, Kasım-Aralık 2014, Cilt: 6, Sayı: 65, ss. 38-41)

In a text of Vespucci, first published in about 1508, the “natives” of the New World (today’s America) were described as follows;

“The people are thus naked, handsome, brown, well shaped in body, their heads, necks, arms, private parts, feet of men and women are a little covered in feathers. The men also have many precious stones in their faces and breasts. No one also has anything, but all things are in common. And the men have as wives those who please them, be they mothers, sisters, or friends, therein they make no distinction. They also fight with each other. They also eat each other, even those who are slain, and hang the flesh of them in the smoke. They become one hundred and thirty years old. And have no government.”

Devamını okuyun